Yeter ki İnsan Akıllı Hareket Etsin
“Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaksa” eğer, bunu kurgulayabilecek tek canlı da insandır. Ancak, insan geleceği tasarlarken; bilimin ve aklın ışığında hareket edip tüm eko sistemin varlığını korumayı esas almalıdır.
Son yıllarda, özellikle dijital alanda artan bir hızla çok önemli ve hızlı gelişmeler yaşanıyor.
Bu gelişmeler o kadar hızlı devam edip o kadar farklı uygulamaları hayata geçiriyor ki; ne yazık ki sadece bazı toplumlar/insanlar bunlara sahip olabiliyor, anlayabiliyor ve uygulayabiliyor.
Robotlar, otonom araçlar ve birçok akıllı sistem hayatın bir parçası olurken, daha telefonla mesaj gönderemeyenlerin varlığı da unutulmamalı. Arkada kalanlarla arayı açmadan gelişime devam etmeliyiz.
Ayrıca; özellikle ulaşım ve herhangi bir eylemin gerçekleşmesindeki HIZ, devrimlerin katalizörü olacaktır.
Uzaya gidecek seferlerin bir yıllık maliyetini dünyamızda, açlık çeken ve sefalet içerisinde yaşayan topluluklara harcasak! Yani demek istiyorum ki “dünyada aç insan kalmayana kadar Mars’a yolculukları erteleyelim”, komşusu açken tok yatmamak misali 🙂
Öte yandan; silahların üretilmediği, sınırların olmadığı ve insanların ötekileşmediği BARIŞ DÜNYASI kurmalı insan. Bilim ve aklın tek amacı cenneti dünyada yaşatmak olursa, gelecek elimizde demektir. Birleşmiş Milletler örgütünün var olma sebebi nedir!
İnsanoğlu uzayda icat ve keşifler için zaman harcamalı, yaşamak için elinde zaten bir cennet var. Yaşamak için gidilen gezegeni de dünyaya benzetmeyecek miyiz? Yeni gezegenlerde yaşamı sürdürme sevdası yerine çok daha azını dünyamıza sahip çıkmak için harcayabiliriz. Dünyanın en kötü hali bile en iyi gezegenden iyidir. Ben, insanın dünyayı değil; kendisiyle beraber diğer canlıları yok etme riski olduğunu düşünüyorum. Dünya üstümüze bir sünger çeker ve üzerinde yeni hayatlar başlar; insanla ya da insansız…
Dünyanın kaynaklarının üzerindeki insanları doyurmaya yetmeyeceği konuşulurken; dünyada 7,5 milyar insan yaşadığını ve her birinin 100 m2 yer işgal ettiğini düşünseniz, sadece Türkiye topraklarının dünyadaki tüm insanları barındırabileceği hesabını değerlendirmenize sunuyorum.
Her ne kadar dünya insanlarını hepimizin sahiplenmesini istesek de, benzerini öncelikle kendi ülkemizde yapmamız gerekli. Ne mutlu ki, teknoloji ve dijital dönüşümünde ulusal ve uluslararası alanda başarılı olan TÜRK şirketlerinin sayısı giderek artıyor. Bu kişi ve kurumlara sahip çıkmak, hem kendi hem de ülkemizin geleceğine sahip çıkmak demektir.
Bilimin ışığında, akıllıca ve tüm insanları düşünerek, ahlaki ve etik değerleri gözeterek, özellikle çocuklarımızı teknik, sosyal ve insani eğitimlerini etkin bir şekilde gerçekleştirmeliyiz.
Belirli bir kontrol mekanizmasıyla, ipleri bu yeteneklerle gelişmiş çocukların ellerine bırakmalıyız…
Saygılarımla,
Emin DİREKÇİ