Dijitalleşme Yetenek Avcılığını Zorlaştırdı mı?

Medyada haber, röportaj, paylaşım olarak mutlaka bir yerlerde karşımıza çıkıyor… Konuya ilişkin araştırma sonuçları, uzmanların kaleme aldığı makaleler yayınlanıyor, okuyoruz. Şirketler son yıllarda yetenekli insanları bulmakta zorluk çekiyorlar ve bu nedenle gelişimleri ile sürdürülebilirliklerini tehlike altında görüyorlar.

Açıkçası bana hiç inandırıcı gelmiyor!

Dijital çağın neredeyse en önemli sorunlarından birisi haline getirildi ‘yetenek avcılığı’. Sanki dijitalleşme ve daha geniş kapsamlı değerlendirirsek dijital dönüşümün ulaştığı düzeyler ‘yeteneksizler havuzuyla’ elde edilmiş gibi bir hava oluşturuluyor. Dünya tarihinde bu ölçüde yaygın ve exponansiyal büyüyen, global etki yaratan başka bir girişimler dönemi oldu mu acaba? Yeteneklere bu kadar imkan ve potansiyel sunan başka bir dönem de olmadı. Bazı yönetim danışmanlığı veren şirketler – ki yetenek kıtlığı konusunu gündeme ilk getiren şirket bellidir – sanırım sunacakları yeni ürün bulma zorluğundan olsa gerek ‘yetenekli bir iş geliştirici ekip üyelerinin’ dahiyane buluşuyla tabir yerindeyse pandoranın kutusunu açtılar. Sonuç ortada: milyarlarca dolarlık bir piyasa oluştu. Herkes yetenek avcılığı peşinde!

Bilgi teknolojilerinin çok daha az kullanıldığı yıllarda (örneğin 1980’ler ve biraz daha fazla 1990’lar) büyük kurumların istihdam çalışmalarına baktığımızda yetenekli ve potansiyelli adayları kendilerine rahatça çektiklerini görüyoruz. Çalışma hayatıma başladığım 90’lı yıllarda bugüne kıyasla çalışanların daha iyi yetiştirildiklerini ve onların da daha yüksek düzeyde hizmet verdiklerini iddia etmekteyim. Günümüzde adeta zorlama eğitim alan çalışanlara üzülüyorum (yakın dönemde farklı mecralarda eğitmenlik deneyimlerim de olduğu için gözlemlerimi ifade ediyorum.)

Dijital çağ ile birlikte batılı bazı şirketlerin önce ürün oluşturup, sonra bunları alınması zorunlu bir menü gibi pazarlamalarıyla üst yönetimlerin tercihleri değişti.

Kendi mesleğim olan bankacılık sektöründen örnek vermem gerekirse orta ve üst düzey yöneticiler için havuz işlevleri olan teftiş kurulları ve MT (management trainee) programlarının içi boşaltılıp göstermelik hale getirildiler. Oysa bankalar bu iki kaynaktan ne kadar iyi bir şekilde yönetici adayı yetiştiriyorlardı.

Bazı bankaları şimdilerde gözlemlediğimde teknik / hizmet kalite düzeyi son derece düşük çalışanlar topluluğuna dönüştürüldüler. Ücretler o kadar düşük düzeye geldi ki üniversiteyi bitiren genç bankaya mı girip çalışsam yoksa bir GSM bayiinde mi diye kararsızlığa düşebiliyor. İnanması güç ama iki sektör arasında geçişler olabiliyor. Bunu zadece işsizlikle açıklayamayız. Üst yöneticilere sorduğumuzda yanıtlar hazırdır: dijital rekabet çok zorlu, maliyetli ve yıkıcı, o nedenle çalışanların maaş bütçesini düşük tutmamız gerekiyor.

Yine de sektörde işin püf noktasını yakalayan bazı vizyoner üst yöneticiler var ve olacakların farkındalar; bu nedenle insan değerinin temel olduğu ve bilgi teknolojilerinin işlere ve çalışanlara destek kuvveti olduğunun bilincinde hareket ediyorlar. İnsan değerine gerçek anlamda saygısı olmayan, insanî yaklaşımı içselleştirmeyen, dijital dönüşüm süreçlerinde bilgi teknolojileri ile insanın uyum ve dayanışmasını geliştiremeyen bir kurumsal kültür belki başlangıçta bazı yetenekler ‘avlar’ fakat sonrasında bu yeteneklerin başka şirketlerce ‘avlanıp’ ayrılmaları karşısında çaresiz kalırlar.

Şirketlerin 2 trilyon USD değere ulaşmaları, İnsan Kaynakları birimlerine yılda on milyonlarca dolar bütçe ayırmaları üst yönetimlerdeki bakış açısını pek değiştirmiyor. Geçen hafta medyada yer alan Google şirketi haberine ne dersiniz: uzaktan çalışmaya devam etmek isteyen çalışanların maaşlarında % 25 azaltma kararı… Veya bir çalışanının evine kendi güvenlik ekibiyle baskın yapan, bilgisayar ve cep telefonundaki bilgileri kanıt olarak kopyalayan Apple’a ne demeli? Kötü niyetli ve liyakat sahibi olmayan çalışanlar dışındakileri ancak işine yaradığı için sözde yücelten çağdaş dev şirketler 1800’lerde kapitalizmi başlatan öncülerinden aslında çok farklı davranmamaktalar. Vizyon, misyon ve değerler manzumesinin temeline samimiyet ve güveni koymadan bu işler hep böyle birbirini kandırmaca şeklinde devam edecek görünüyor.

Günümüz dijital rekabette işletmenin kaynaklarıyla paralel gelişkin bir bilgi teknoloji altyapısı olmadan şirketler çok zor hayatta kalabilir ama bunlarla birlikte ve uyumlu insan değerine dayanmayanların bu konuda hiç şansları yok görünüyor.

Dijitalleşmeyi başaran şirketler büyük oranda dijital dönüşümü başaramıyor. Nedeni insan değeriyle ilgili vurguladıklarımız olmasın sakın!

 

Bülent Hasanefendioğlu

Danışmanlık Bölümü Başkanı, TDG Global

Bülent ile iletişime geç